21 Haziran 2010 Pazartesi

İçinizdeki çocuğu büyütün



Her çocuk gibi, içinizdeki çocuğun da hakları vardır. Siz, onu içinize hapsetseniz de, bazen içinizden çıkıp hırçınlıklar yapsa da. Olmadık zamanlarda ağlasa da içinizdeki çocuğu büyütebilmelisiniz.

İnkar etsek de hepimiz o çocuğun varlığını biliyoruz. Hasretlerimiz, hayallerimiz, sevdiklerimiz hep o çocukla yaşıyor. "Babam bana bir mikroskop almamıştı" diyerek başlıyor içimdeki çocuğun cümleleri; ama babam bana bir bisiklet almıştı. Oysa içimdeki çocuk mikroskobu hatırlıyor hep.

O çocuk daima eksikliklerimizle yetim ve öksüz duruyor içimizde... Azıcık gerçekle yüzleştiğimiz zaman veya tam yüreğimizi açacak birini bulduğumuz anda o da kapı gözettiği penceresinden çıkıp geliyor...

Hüzünlerini, isteklerini peşpeşe sıralıyor. Küçük kızım Melike, evde bulunduğumuz zamanlarda öyle çok konuşuyor ki inanamazsınız. Üstelik sadece konuşmak için bile bütün sözlerimizi bölüyor, aklına geleni söylüyor...

-Kızım sus... Hayır susmasın. Eğer Melike'nin içinde büyüyememiş bir çocuk bırakırsam hep hüzünlü kalacak....


Hani çocukların bir kemik yaşı bir akıl yaşından bahsedilir. Bir de içindeki çocuk kaç yaşında o önemlidir. Evet haklısınız, o çocuk hiç reşit olmaz. Hiç büyümez gibi gelir. Bence de hiçbir zaman ergenliğe kavuşmaz içinizdeki çocuk....

Ama 3 yaşında mı yetim, öksüz bırakıldı, 5 yaşında mı? Bence bu çok önemlidir. Keşke içimizdeki çocuk da bizimle birlikte büyüyebilse. Ancak, o yaşayamadığımız eksiklikler kadar, yaşadığımız acılardan da kaçan, kuytulara saklanan yanımız...

Keşke içimizdeki çocuğu, tüm eksiklik ve aksaklıklarına rağmen hayatımızın, büyütmeyi başarabilsek..

İçimizdeki çocuğun kazandığı her yaş, belki de içimizdeki huzura bir adım yaklaştıracak bizi. Ya büyür, büyür ve biz gibi hayatın acıları ile tanışırsa? Korkunuz bu değil mi? Oysa o acılar değil mi onu öyle bırakan? Savunmasız olduğu için öfkeden, hüzünden kalın duvarlar altına saklanan? Ama içinde hep bir umudu saklı tutan...?


Yüreğimde umudunu yitirmiş bir çocuk mu var dediniz? Ben de öyle demiştim. Ama 48. yaşıma basarken ona sordum. Bana dedi ki...
-Ben yüreğindeki çocuk değil, yüreğindeki ihtiyarım.

Not: İçinizdeki çocuğu yaşatın, büyütün onu. Nasıl mı? Hemen, şimdi en yakınınızda, ilk göreceğiniz çocuğa sarılıp öperek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder